Tarihinde fedakârlık dolu hizmetleri ve müstesna başarıları barındıran Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü (PVKE), bugünlerde kuruluşunun 115. yıldönümüne ulaşmanın haklı gururunu yaşamaktadır. Tarihsel sürece baktığımızda kurumun altyapısı II. Abdülhamid döneminde Sultanın desteği ile tesis edilmiş mikrobiyoloji alanında hizmet veren ilk kuruluşlara dayanmaktadır.
Bu dönemde ilgili kuruluşların kurulması sağlık işlerine büyük önem vermiş ve desteklemiş Sultan II. Abdülhamid sayesinde olmuştur (Unat 1970). Bu kuruluşlardan ilki Paris Pasteur Enstitüsünde eğitim almak üzere gönderilen heyetin ülkeye dönüşü ile faaliyete geçmiş olan Daülkelp Ameliyathanesidir. Söz konusu laboratuvar padişahın Kuduz tedavisi için bir laboratuvar kurulmasına emrine istinaden heyet başkanı Dr. Zoeros paşa tarafından 1887'de faaliyete açılmıştır. Kurumun çalışma alanı sadece Kuduz aşısı üretimi ile sınırlı kalmayarak bakteriyolojik çalışmalarda yürütüldüğü için bu laboratuvara ''Dersaadette Daülkelp ve Bakteriyoloji Ameliyathanesi' adı verilmiştir. Kurumda Kuduz aşısı üretimi ile birlikte İstanbul çevresi sularının incelenmesi, influenza ve sığır vebası ile ilgili çalışmalar yürütülmüştür (Unat 1970, Karlıkaya 1999). Kurumun Kuduz aşısı üreten dünyada üçüncü laboratuvar olduğu bildirilmiştir (Batu 1982).
Daülkelp Ameliyathanesinin kuruluşunu takiben İstanbulda bir telkihhane (aşı hazırlama evi) açılması adına Telkihhane-i Şahane (Osmanî) için 1892'de Sultan II. Abdülhamid'in izni ve emri alınmıştır. Telkihane-i Şahane sayesinde Osmanlı İmparatorluğunda resmi ve sürekli bir çiçek aşısı üretimi başlamıştır. Bu zamana kadar aşı, yurt dışından tedarik edildiği için telkihhane sayesinde aşı temini için büyük paralar harcanması engellenmiştir (Karlıkaya 1999). Müteakip dönemlerde Telkihhane-i Osmanî adını alan telkihhane Türkler tarafından kurulmuş ve Türkler tarafından başarı ile idare edilmiş bir müessese olarak kabul edilmiştir (Unat 1970, Karlıkaya 1999). Burada vurgulanması gereken husus, bundan yaklaşık bir asırdan fazla bir zaman öncesinde dışa bağımlılığı ortadan kaldırmak adına atılan adımların PVKE tarafından sadakatle günümüzde takip edilmesidir. Bu bağlamda kurum, ülkemizde yaygın bir zoonoz hastalık olan Bruselloza karşı uygulanan aşı ihtiyacının %100 ünün karşılayarak yurt içinden veya yurt dışından aşı tedarikine gerek bırakmamaktadır.
Yurdumuzda, padişahlığı döneminde Sultan 2. Abdühamid'in kurulmasına sağladığı sağlık kurumlardan bir diğeri ise Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma hastanesidir. Sözkonusu hastane Sultan 2. Abdülhamidin 7 aylık iken difteri nedeniyle vefat eden kızı Hatice sultanın ölümünün ardından 1899 yılında 'Hamidiye Etfal Hastanesi' yani 'Abdülhamid Çocuk Hastanesi' adı altında ilk çoçuk hastanesi olarak hizmete vermeye başlamıştır (Yıldırım 2010).
Tarihimizde yaşanan sağlık sıkıntılarına karşı kısa sürede tesis edilip hizmet vermeye başlayan müstesna kurumlardan biride 115 yıllık Enstitümüzün orijin aldığı . Bakteriyolojihane-i Şahane (Osmanî) 'dir. Bu kurumun açılışında 1893 yılının Ağustos ayında İstanbul'da ortaya çıkan kolera salgının etkisi büyüktür (Unat 1970). Söz konusu laboratuvar, kolera salgını sırasında Sultan II. Abdülhamid'in Pasteurdan salgına karşı gerekli tedbirleri tatbik edebilecek bir hekimin gönderilmesini istemesi ve bunun üzerine İstanbul'a gelen Dr. Andre Chantemesse'nin yaptığı çalışmalar neticesinde Bakteriyoloji işleri için ayrı laboratuvar kurulması gerekliliğini bildirmesi üzerine kurulmuştur. Bakteriyolojihane-i Şahane, Paris'den gelen Dr. Maurice Nicollenin idaresinde 1894 yılında hizmet vermeye başlamıştır (Erk 1963a, 1968, Unat 1970, Batu 1982, Karlıkaya 1999). 1894 yılında Peşte'de yapılan ilmî bir toplantıda, difteri serumunun bulunduğu haberi üç gün sonra İstanbul'a ulaşmıştır. Çok sevdiği kızını dört yaşında iken difteriden kaybeden Sultan Abdülhamid, bu habere çok sevinmiş ve bu gelişme üzerine Bakteriyolojihane-i Şahane Müdürü Dr. Nicolle'ü Paris'e göndermiştir. Böylelikle Difteri serumunun bulunuşundan sadece üç ay sonra İstanbul'da üretiminin başlanması sağlanmıştır (Ürkmez 2006).
Bakteriyolojihane-i Şahane ilk olarak Demirkapı Askeri Tıbbiye Mektebi bahçesinde ayrı bir laboratuvar olarak hizmet vermiştir (Unat 1970). İki yıl kadar sonra ise difteri serumu hazırlamak için binanın yetersizliği nedeniyle Nişantaşı'nda Süleyman Paşa konağına taşınmıştır (Karlıkaya 1999). Bakteriyolojihanede üretim faaliyetleri haricinde beşeri ve veteriner hekimler için kurslar tertip edilmiştir (Unat 1970).
Bakteriyolojihanenin çalışmaları yurdumuzdaki sağlık hizmetlerinde öncü vazifesi görmüştür. Görüldüğü üzere isimler, zaman ve mekânlar değişmesine rağmen bu amaçlar doğrultusunda çalışan kuruluşların vizyonunu benimsemiş Enstitümüz de sadece biyolojik madde üreticisi değil aynı zamanda buna eş değer araştırmacı yetiştirici kurum unvanının hakkını eğitim hizmetleri ile vermeye çalışmaktadır.
Özellikle dünyada 1894'de kullanıma sunulan difteri serumunun Kurum tarafından yurdumuzda hazırlanan ilk serum olması ve 1895 den itibaren üretiminin sağlanması önemli bir basamaktır (Unat 1970, Karlıkaya 1999). Aşikâr olan manzara mazideki meslek büyüklerinin dünyadaki gelişmelere kısa zamanda ayak uydurma kabiliyetleri ve ehliyetleridir. Bu pencereden PVKE yaklaştığımızda menşei mazideki müstesna kurumlara dayanan Kurumun günümüze kadar icraatlarını sürdürüp, uluslararası standartlarda ürün çıktısı ve teşhis hizmeti verebilmesinin nedeni olarak, güncel sağlık mecrasına adapte olmak adına araştırma şevkinin ve çözüm odaklılığın yitirilmemesi görülebilir. Bu istikrar çizgisinde ülkemizdeki çiftlik hayvanlarında yakın zamanda epidemilere neden olan Lumpy Skin Disease (LSD) hastalığa karşı Enstitü bünyesinde yer alan Viral Aşılar Üretim Laboratuarının hastalığın kontrolü adına aşı üretimi çalışmalarına kısa zaman geçmiş olması Enstitünün vazifeden kaçmaz, vazife peşinde koşar misyonunun aşikâr bir örneğidir.
Bakteriyolojihanede difteri serumunun ardından 1897 yılında Çatalca'da çıkan Sığır vebasına salgınına karşı da serum üretilmiştir (Erk 1963b, Unat 1970, Karlıkaya 1999). Ülkemizin 2003 yılında sığır vebası hastalığından, 2005 yılında ise sığır vebası enfeksiyonundan arilik statüsünü kazanmasından önce geçmişte sığır vebası gerek dünyada gerekse yurdumuzda büyük salgınlara neden olarak insan hayatını, et proteini kaynak kıtlığına ve iş verim düşüklüğüne neden olarak etkilemiştir. Günümüzde çok geniş faaliyet alanlarına ulaşmış Dünya Hayvan Sağlık Örgütünün, (OIE) Birinci dünya savaşı sonrası Asya'da devam eden Sığır Vebası salgınlarını azaltmak ve durdurmak için kurulduğu bildirilmiştir (Erk 1963b). Bu nedenle mazide Sığır Vebasına karşı yapılmış serum üretimi, rutin bir üretim prosesinden çok daha fazlasını temsil etmektedir. PVKE'nin, günümüzde de salgın hastalıklara karşı alınacak acil eylem planları için, üretim ve teşhis hizmeti vermeye her zaman hazır olması kurumun geçmişindeki hayvan ve insan sağlığını iyileştirmek adına olan hassasiyetinin yansımasıdır aslında. Gerek difteri gerekse veba serumu üretiminde Veteriner Hekimlik Mesleğinde ve Pendik VKE tarihinde önemli bir yeri olan Adil Mustafa Şehzadebaşının emeği çok fazladır.
Tarihsel akışa geri dönecek olursak; 1901 yılında Dr. Maurice, Bakteriyoloji Şahane'deki görevinden ayrılmıştır ve müessesenin idaresine sırasıyla Dr. Remlinger ve Dr. Rifat Muhtar görev almıştır. 1911'de Müessese müdürlüğüne Dr. Paul E. Simod getirilmiştir. Dikkat çekici bir nokta Bakteriyolojihanenin bu sırada Fransızca yazılan yayınlarda adının "Institut Pasteur de Constantinopole" olarak yer almasıdır(Unat 1970).
Dr. Maurice Nicolle'in görevden ayrılması sonrası hayvan hastalıklarının incelenmesi ve bunlara karşı serum ve aşı hazırlanması için 1901 yılında Bakteriyolojihane-i Baytari adıyla ayrı bir laboratuvar kurulmuştur (Erk 1963a, Unat 1970, Batu 1982, Karlıkaya 1999). Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsünün miladı olan 1901 senesi, Enstitü logosunda da yer alırken kurumun sadece kuruluş yılını gösteren bir tarihten ibaret değildir. 1901 senesi, bir asırdan fazla süredir ülke sağlığına hizmet veren, hastalık salgınlarını, savaşları geride bırakmayı başarabilmiş kurumun cefa dolu vefalı tarihini simgelemektedir. PVKE, ne maziye sırtını dönmüş ne de sadece atiye kendini salıvermiş bir müessese olarak görülmelidir. Yahya Kemal Beyatlı'nın 'kökü mazide olan atiyim' sözünden teşbihe gidilirse 'kökü geçmiş olan geleceğim'' diyebilen geçmiş ile geleceği dengeleyen bir çalışma düsturu içinde faaliyetlerini sürdürmektedir.
Pendik Veteriner Kontrol Enstitü Logosu Adil Mustafa Şehzadebaşı
Sultanahmet'teki Mülkiye Baytar Mektebi içinde kurulmuş olan müessesenin ilk müdürlük görevini Adil Mustafa Şehzadebaşı üstlenmiştir (Erk 1963a, 1963b, Unat 1970, Batu 1982, Karlıkaya 1999). Yardımcıları ise Dr. Nikolaki Mavraoğlu ve Veteriner Refik Bey olmuştur (Unat 1970).
Bakteriyolojihane-i Şahaneden ayrılan Veteriner Hekimlik Bölümü resimdeki Sultanahmet Kabasakal'daki Tunuslu M. Hayrettin Paşa'nın konağına taşınmıştır.
Pendik Veteriner Enstitüsünün ilk Müdürü ve ilk Türk Bakteriyologlardan olan Adil Mustafa'yı bu yazıda kâfi gelmese de bir nebze olsun tanıtmak ahde vefa adına bir görevdir. Adil Mustafa 1889 yılında Harbiye'de bulunan Baytar Mektebine giriş imtihanını birincilikle kazanmış ve 1 yıl sonra Avrupa'ya gönderilecek öğrencileri seçmek için açılmış sınavı da kazanarak Fransa'daki Alfort Veteriner Okuluna gönderilmiştir. Adil Mustafa okuldaki başarısından dolayı Fransa Ziraat Bakanlığı tarafından gümüş madalya ile ödüllendirilmiştir (Erk 1968, Demirözü 1992). 1897 yılında Adil Mustafa Bakteriyolojihane-i Osmanî müdürü olan Dr. Maurice'in yardımcısı olarak görevlendirilmiştir (Erk 1968). Dr.Maurice ile Adil Mustafa'nın çalışmaları 8 yayına konu olarak uluslararası literatürlerde yer almıştır (Erk 1963b, Unat 1970, Demirözü 1992). Müşterek çalışmaları 1899, 1901 ve 1902 de 'Annales de L'EnstitutePasteur' da yayınlanmıştır. Bu yayınlardan en önemlilerinden bir tanesi Sığır vebası virüsünün filtreden geçen bir virüs olduğunu bildirdikleri yayındır ki Şap hastalığı virüsü sonrası hayvan paraziti virüslerin ikincisinin keşfini bu yayın ile dünya ile paylaşılmışlardır (Erk 1968, 1963b, Unat 1970). Sığır vebası ve insan Difteri serumu üretimi haricinde Tüberkülin ve Mallein üretimlerine iştirak etmiş, virüsler ve kan parazitleri üzerine çalışmalar yapmıştır (Erk 1968, Demizözü 1992, Karlıkaya 1999).
Adil Mustafa, 1904 yılında 33 yaşındayken Tüberküloz nedeniyle vefat etmiştir(Erk 1968, Batu 1982, Demizözü 1992). Kısacık ömrünü çok çalışarak ve müstesna başarılara imza atarak geçirmiş ilk müdürümüz Adil Mustafa, rahmet ve saygıyla anıyoruz.
Adil Mustafa'nın vefatının ardından müdürlüğe Dr. Refik Güran, yardımcılığına ise Nikolaki Mavraoğlu getirilmiştir (Erk 1963a, Unat 1970, Batu 1982). Enstitü müdürlerinden Şefik Kolaylı, Dr. Refik Bey'in kurumu 1909-1910 yılları arasında küçük fakat iyi bir Bakteriyoloji Enstitüsü haline getirdiğini aktarmıştır. 1910 yılında Nikolaki, Borrel'den öğrendiği yöntem ile Koyun Çiçek Aşısı hazırlamıştır. Yine bu dönemde etkili bir şarbon serumu hazırlanarak insan deri şarbon tedavisinde kullanılmıştır. 1911'de şarbon aşısı, 1913'de mandaların Barbon hastalığına ve tavuk kolerasına karşı aşılar üretilmiştir (Ulaş 1970, Unat 1970, Batu 1982, Unat 1989, Karlıkaya 1999).
II. Abdülhamid'e sunulan Bakteriyolojihane Albümünden Bir Resim
Sultanahmet'teki müessesenin ihtiyaçları karşılayacak büyüklükte olmaması nedeniyle Bakteriyolojihane-i Baytari'nin taşınmasına karar verilmiştir. (Ulaş 1970, Unat 1989). 1910 yılında Pendik'te Enstitünün yeri satın alınarak, binanın temeli atılmıştır. Enstitünün taşınması esnasında Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy 'Umur-ı Baytariye Müdürü yardımcısı olarak görev yapmaktadır. Enstitü arazisinin yerinin tespiti konusunda yapılan tartışmalar neticesinde 'Umur-ı Baytariye Müdiri Abdullah Efendi'nin görevden alınması üzerine Mehmet Akif Ersoy; 'Umur-ı Baytariye Müdiri Abdullah Efendi'nin yerden göğe kadar haklı olduğu Bakteriyolojihane meselesinden dolayı azli üzerine acizleri de memuriyetimden suret-i kat'iyede istifa ediyorum'. Diyerek 20 yıllık meslek hayatını bırakarak memuriyetten ayrılmıştır.(Ayvazoğlu 2006 ). Dr. Refik Güran gözetiminde yürütülen Enstitü inşaatı 1913'de bitirilmiştir (Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü 2016). Refik Güran'ın başka bir göreve atanmasıyla Enstitü Müdürlüğüne Pasteur Enstitüsü şeflerinden Prof. Paul Forgeot getirilmiştir (Erk 1963a, Unat 1970, Karlıkaya 1999). Prof. Forgeot kurumun gelişimi için çok çalışmış lakin Birinci Dünya Savaşının başlaması üzerine Fransa'ya dönmüştür. Bunu takiben kurumun idaresi vekâleten Ahmet Şefik Kolaylı'ya bırakılmıştır (Unat 1970, Beşe 1981, Batu 1982, Demizözü 1992, Karlıkaya 1999). Bakteriyolojihane-i Baytari Pendikte 11 Ekim 1914 yılında çalışmaya başlamıştır (Batu 1982, Unat 1989).
Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsünün İlk Logosu
Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü Binasının İlk Hali
Çanakkale muhaberesi sırasında İstanbul'un işgali söz konusu olunca Şefik Kolaylı idaresinde Enstitünün bir kısmı serum öküzleri ve aletleri de dahil olmak üzere Eskişehir'e taşınmıştır. (Batu 1982, Unat 1989, Karlıkaya 1999). Eskişehir Sıcaksular'daki Hacı Ali Ağanın hanında "Serum Darülistihzarı" kurularak serum üretimine devam edilmiştir. (Unat 1970, Karlıkaya 1999). Çanakkale'den düşman çekilince Kurumun geri kalan personeli tarafından Müdür Vekili görevini üstlenen Nikolaki Mavraoğlu idaresinde Sığır Vebası üretimini Pendik'te de sürdürmüşler ve Pendik ve Eskişehir'de üretilen serumlar gizlice Anadolu'ya gönderilerek, savaş boyunca ordunun Sığır Vebası serumu ihtiyacı karşılanmıştır (Unat 1970, Unat 1989). Eskişehir Yunanlılardan tarafından işgal edilince Şefik Bey kuruluşu Kırşehir'e oradan da Etlik'e taşımıştır (Unat 1970, Unat 1989, Karlıkaya 1999). 1921 yılında bugün adı Etlik Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü olan Ankara Serum Darülistihzarını kurmuştur. İstiklal savaşından sonra Şefik Bey Bakteriyolojihane ye Müdür olarak atanmış ve bu görevde 1939 yılına kadar kalmıştır. 1939-1945 yıllarında Tarım Bakanlığı Teftiş heyetinde çalışmış ve 1946-1951 yıllarında Tarım Bakanlığı Müsteşar Yardımcılında bulunmuştur. Kurumun Bakteriyolojihane-i Baytari olan adı 1937 yılında Veteriner Bakteriyoloji ve Seroloji Enstitüsü olarak değiştirilmiştir (Unat 1976, Unat 1990).
Enstitü Binasının Arka Cepheden Görünüşü
Başlangıçta bünyesinde sadece Sığır Vebası ve Pastörella Laboratuvarları bulunurken, 1926'da Anaerob ve Teşhis, 1946'da Keçiciğer Ağrısı, 1947'de Yanıkara ile müstakil bir Teşhis, 1949'da Patoloji, 1950'de Parazitoloji, 1954'de Enterotoksemi, 1957'de Bruselloz
ve 1958'de Tavuk Hastalıkları laboratuvarları eklenmiştir (Ulaş 1970, Batu 1982, Demirözü 1992, Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü 2016) . Ensitütüde üretilmekte olan Tüberkülin, Mallein, Antraks, Tetanoz ve Kolera aşı ile serumlarının üretimi 1934 yılında Etlik Bakteriyoloji Enstitüsüne devredilmiştir (Batu 1982).
Enstitü arşivinden laboratuvar çalışmalarına ait resimler.
Enstitü arşivinden laboratuvar çalışmalarına ait resimler.
Kurumda geliştirilen ürünlere ait başarılardan bazıları aktarılmak istenirse; S. Üner ve F. Sarısayın tarafından Brusella aşılarını geliştirilmiştir. F.Arısoy, O.Erdağ koyun ve keçilerde salgınlar yapan Mycoplasmosis olgunlarından izole ettikleri suşları attenüe ederek o zamana kadar üretilmiş dünyanın en iyi Mycoplasma aşılarını üretmiş oldukları paylaşılmıştır. H.Ergün, B.Onar Bakırköy ilçesinden izole ettikleri Koyun Çiçek Virusunu atenüe ederek doku kültürü aşısı; Pipano, Ü. Özkoç, E. Onar'ın ise izole ve attanue ettikleri Theileria annulata suşunun doku kültürü aşısını ürettikleri aktarılmıştır (Demirözü 2014).
Enstitü arşivinden laboratuvar çalışmalarına ait resimler.
Enstitü arşivinden laboratuvar çalışmalarına ait resimler.
Brusella Laboratuvarı, 1957 yılında Etlik Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsünden, Pendik'e nakledilmiştir (Batu 1982). 1960 yılında B.abortus S19 aşısı üretilmeye başlanmıştır (Ulaş 1970). 1965 yılında Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) ile yapılan anlaşma gereğince müştereken Koyun Hastalıkları Araştırma Laboratuvarları kurulmuştur (Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü, 2016) (Ulaş 1970, Batu, 1982, Demizözü, 1992). Brusella melitensis Laboratuvarı bu Laboratuvar bünyesinde faaliyete geçmiş ve 1969 yılında B.melitensis Rev 1 aşısı üretilmeye başlanmıştır (Ulaş, 1970). Bu dönemde Koyun Hastalıkları ile ilgili projeler yapılmış ve bu projelerle gelen yabancı uzmanların Türk Veterinerleri ile birlikte çalıştıkları bir ortam hazırlanmıştır. Bu suretle batıdaki ileri teknikler ülkemizde de uygulanmıştır. FAO projesinde yer alan kararlarla ilgili olarak Anaerob, Mikoplazma, Melitensis, Viroloji, Doku Kültürü, Parazitoloji, Biyokimya Laboratuvarlarıyla birlikte bir Besi yerleri hazırlama ve sterilizasyon bölümü faaliyete geçirilmiştir. 1976 yılından itibaren Dünya Bankası, FAO ve Türkiye Kalkınma Vakfı desteği ile Tropikal Theileriosis'e karşı canlı atenue bir aşı geliştirilmiş, 1981 yılında uygulamaya sokulmuştur ( Batu 1982, Demizözü 1992, Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü 2016 ). Mikoplazma Labaratuvarı tarafından Mycoplasma gallisepticum pleyt test antijeni yanında, 2003 yılında İnfeksiyöz Synovitis'in serolojik teşhisinde kullanılan Mycoplasma synoviae pleyt test antijeni geliştirilmiştir ve üretimi devam etmektedir.
Biyolojik Madde Üretim Binası
Teşhiş Binası
Günümüzde PVKE 44 farklı biyolojik maddenin üretimini gerçekleştirmesiyle Türkiye'de tek, Dünyada ise sayılı enstitüler arasında yer almaktadır. Gelişen dünya gerekliliklerine göre Enstitümüzde yeni yapılanmalar devam etmiş, bu kapsamda Kuş Gribi, Kuduz, Brusella ve Anthrax gibi zoonoz hastalıkların teşhislerini gerçekleştirmek üzere Dünya Bankası desteği ile biyogüvenlik seviyesi 3 (BSL3) laboratuvarı kurulmuştur. Yine Kalıntı İzleme, İlaç Kalite Kontrol, Moleküler Genetik ve Doping Laboratuvarları da Enstitü bünyesinde hizmet vermeye başlamıştır.
Enstitü İç Bahçe Girişi
Yerli üretim ithal edilen Veteriner ilaçların ruhsata esas ve saha kalite kontrolünün yürütüldüğü İlaç Kalite Kontrol Laboratuarı, 2000 yılında kurulmuş olup. Türkiye'de bu alanda tek laboratuar olarak hizmet vermektedir. Kalıntı analiz laboratuarımız 2003 yılında UKİP kapsamında numunelerini işlemeye başlamıştır. 2010 yılında kurluş çalışmaları başlamış olup 2015 yılında aktif olarak faaliyete geçen Doping laboratuvarı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Yüksek Komiserler Kurumu'nun verdiği yetki ile safkan ingiliz ve arap atlarının yarış sonrasında alınan kan ve idrar örneklerinin doping maddeleri yönünden analizi ve doping maddeleri üzerinde araştırma konularında hizmet vermektedir.
Bruselloza karşı yürütülen kitlesel aşılama programı kapsamında sığır ve koyun-keçiler için konjuktival Brusella aşısı geliştirilmesi 2012 yılında başlanmış olup proje kapsamında aşı üretimi başarılı bir şekilde yürütülmektedir. Aynı zamanda bu proje kapsamında aşı üretimindeki kapasiteyi artırmak ve altyapıyı güçlendirmek adına Brusella aşıları üretimi için 2016 yılında yeni bir kontrollü üretim alanı hizmet vermeye başlamıştır.
Bünyesinde barındırdığı 21 laboratuvar ile üretim, teşhis, kontrol, araştırma, yayın, komisyon ve denetim faaliyetlerine kuruluş amacı doğrultusunda gerçekleştirmektedir.
İdari Bina
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Kazım KARABEKİR'in enstitü hatıra defterine yazdıkları.
1922 yılında Bakteriyolojihane, Daülkelp Tedavihane, Kimyahane ve Telkihhane, Sıhhi müze birleştirilerek İstanbul Hıfzısıhha Müessesisi kurulmuş ve Müdürlüğüne Dr. Refik Güran bey getirilmiştir. (Unat 1970, Karlıkaya 1999). 1928 yılında bu müessese Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi olarak Ankara'ya taşınmıştır (Erol 2003). İlerleyen yıllarda Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü adını alan kurum çatısı altında dizanteri, kolera, boğmaca, verem, tetanoz, difteri, kızıl gibi farklı hastalıklara karşı yürütülen aşı üretimi 1998 yılında BCG aşısı üretimine de son verilmesi ile tamamen son bulmuştur (Buzgan 2011).
PVKE, Pendik sahil yolunun bir cephe gerisindeki kampüsü içinde çalışmalarına bir asırdan fazla zamandır devredilen hizmet emanetini sırtlayarak devam etmektedir. Mazisindeki cefa dolu yılları, her şeye rağmen hizmetteki istikrarı, keşifleri, fedakâr meslek büyükleri, mesleki rehberliği gibi sayısız iltifata tabi marifeti ile gıpta edilecek müstesna bir kurumdur. İcraatlarına aşina olmayanlar için belki çok iyi bilinmeyebilir ama bu kurumun naçizane bir parçası olarak bizim çok iyi bildiğimiz husus müstesnalığı mütevazılık ile mıhlanmış bir kurumdur. Biyoloji bilimi ile ilgilenenlerin kullandığı bir teşbih vardır: biyolojide 1+1 herzaman iki etmez. Her ne kadar kurumun tarihçesini paylaşmayı çalıştığımız bu metinde sayılar, rakamlar, tarihler yer alsa da mevzu bahis PVKE ise 1+1 emin olun ikiden fazla eder, bu yüzden kurumun tarihçesi bu anlayışta değerlendirilmelidir.
PVKE için "olmasaydı ne olurdu" sorusunu yönelttiğimizde alacağımız yanıt maalesef sahip olduğumuz emaneti kaybetmek olacaktır. PVKE bu ülkenin mazide sahip olduğu, günümüzde sahiplendiği ve gelecekte sahip çıkması gereken bir değer olarak kabul edilmelidir.
Dr. Vet. Hek. Mustafa Sencer KARAGÜL